Kucakta tutulan bir fincan çay zararsız görünür, ama küçük bir kıpırtıyla ciddi haşlanmaya yol açabilir. Çok sık görülen bir kaza olan haşlama, son derece tehlikeli olabilmektedir… Haşlanma, çok sık görülen bir ev kazasıdır ve her yıl çok sayıda insan bu nedenle ölmekte ya da sakat kalmaktadır. Bu tür kazalara en çok uğrayanlar çocuklar ve çok yaşlılardır. Bu da, evdeki önlemlerin daha da artırılması gerektiğini göstermektedir. Haşlanmanın ağırlığı yani derecesi deri dokusundaki zararın derinliğine göre değerlendirilir; üç türü vardır ve bunlara birinci, ikinci ve üçüncü derecede yanık denir. Bedenin zarar gören toplam yüzeyi ise ikinci bir ölçüttür.
Son yıllarda, bu değerlendirmeyi basitleştirme yolunda bazı çabalar gösterilmektedir. Birinci ve ikinci derecede haşlanmaların birbirinden ayrılması güç olduğundan, bunların ikisine birden kısmi parsiyel kalınlıkta haşlanma, üçüncü derecedekilere ise tam kalınlıkta haşlanma denilmektedir. Bu yeni değerlendirmenin üstünlüğü, tam kalınlıktaki haşlanma tanısının daha kolay konmasıdır. Bu tür haşlanmada bütün deri hasar görür ve derideki sinirleri de kapsar. Bir iğneyle deriye dokunulursa, kısmi kalınlıktaki haşlanmada ağrı hissedilir, ama tam kalınlıkta sinir zedelendiğinden duyu yitimi vardır.
Nedenleri
Haşlanma, sıcak sıvı kaynayan su ya da sıcak çay gibi ya da buharla dokuların zarar görmesidir. Yanık ile haşlanma arasında önemli bir fark yoktur; yanık kuru ısıyla, haşlanma ise nemli ısıyla oluşur. Görülen zarar ile tedavi ilkeleri aynıdır.
Belirtiler
Birinci derecedeki haşlanmalar, en az zararlı olanlardır. Yalnız dış tabaka, yani üstderi epidermis zarar görmüştür. Derideki ter bezleri ve kıl kökleri gibi yapılar zarar görmez ve deri yeniden oluşabilir. Birinci derecede haşlanma belirtileri kızarıklık, ağır ya da hafif ağrı ve bazen kabarcıklardır. Kabarcıklar yarayı enfeksiyondan korur, bu nedenle patlatılmamalıdır. Kuramsal olarak, ikinci derecede haşlanma, daha derin olduğundan daha ciddidir, ama pratikte bunları birbirinden ayırt etmek güçtür. Genellikle birlikte olduklarından, “kısmi kalınlıkta yanık” olarak sınıflandırmak daha kolaydır. Altderide ciddi zararlar oluşabilir. Üstderinin ise tümü zarar görür, yalnızca derinin en derindeki hücreleri ile birkaç ter bezi ve kılkökü sağlam kalır. Ancak yine de yeni deri gelişimine yetecek kadar sağlam deri dokusu bulunur. Yeni oluşan deri, büyük bir olasılıkla pürtüklü, daha soluk renkte, kılsız ve bazen hissizdir.
Üçüncü derecede ya da tam kalınlıkta haşlanma, en ciddi türdür. Derinin tümü ile bütün kılkökleri ve ter bezleri zarar görmüştür. Yeni deriyi oluşturabilecek hücre kalmamıştır. Ancak, sinir uçları da hasar gördüğünden, daha yüzeysel olan haşlanmaların tersine, daha az ağrılıdır. Enfeksiyon çok önemli bir sorundur, az olan iyileşme olasılığını yok edebilir; bu nedenle, tedavi sırasında yarayı mikroplardan korumak çok önemlidir. Bu tür haşlanmada zarar, genellikle deri aktarımı gerektirecek kadar çoktur. Başlangıçta yara, ölü dokuların oluşturduğu bir kabukla kaplanır ve bu bir ölçüde yarayı enfeksiyondan korur. Kabuk düştüğünde ya da doktor tarafından kaldırıldığında, alttaki doku açığa çıkar. Hastanın bedeninin başka yerlerinden genellikle kalça ya da bacağın içinden alınan deri parçaları yanmış bölgeye “ekilir” ve sağlıklı deri adacıkları zamanla yayılıp birleşerek, yeni bir deri oluştururlar. Ancak bu birkaç aylık dikkatli bir bakım gerektirir ve ilk deriler tutmazsa bazen ikinci bir aktarım yapılır.
Haşlanmanın bedende oluşturduğu zarar, yalnızca deride bir bölgenin hasar görmesi ile kalmaz. Haşlanmadan daha ciddi olan bir tehlike, plazmanın kanın renksiz bölümü yitirilmesidir. Beden örtüsünün bir bölümünün yok olduğu durumlarda ortaya çıkan bu durum, ciddi bir komplikasyondur. Plazma yitimi oldukça fazla olabilir; hatta genellikle yanık bölgeden beklenileni aşar. Beden sıvısındaki bu yitim şoka ve yaşam merkezlerinin iflasına yol açabilir. Bu tip kazalarda ölüm nedeni genellikle budur. O yüzden, haşlanan alanın genişliği, derinliğinden önemlidir. Sorunun ciddiliği, yanan yüzeyin, beden yüzeyine göre yüzde hesabı ile belirtilir; sözgelimi, el ya da ayakların her biri yüzde bir, gövdenin ön ya da arka kısmının tümü yüzde 20 gibi. Haşlanmayla erişkinde beden yüzeyinin yüzde 15inden fazlası, çocukta ise yüzde 10undan fazlası zarar görmüşse, plazma yitiminin aktarımla yerine konması gerekecektir.
Tedavi
Birinci derece haşlanmalarda derinin iç tabakası dermis zarar görmemiştir. Ağrı genellikle birkaç günde geçer ve yara, iz bırakmadan iyileşir. Ama çok rahatsız ediyorsa, biraz kalaminli losyon ya da merhem sürülebilir. Bu, ağrıyı azaltacaktır. Eğer kabarcık uygunsuz bir yerdeyse ya da kazayla patlayacak gibiyse, üstüne bir gazlı bez ve pamuk kapatılarak korunmalıdır. Kabarcık çok büyükse doktor tarafından patlatılıp pansuman yapılır. Kazayla patlarsa üstüne temiz bir bezle kapatılmalıdır. Çok ağrı yapıyorsa antiseptik bir merhemle ağrı dindirilebilir. İkinci derece haşlanmalarda iyileşme yavaştır ve üstü açık kalan dokuda enfeksiyon olasılığı yüksektir. Üstelik altderideki sinir uçlarının açıkta kalması nedeniyle bu tür yaralar çok ağrılıdır.
Eğer haşlanan bölge çok ağrılıysa nemli bir bezle örtülebilir ama elle dokunulmamalı ve tedavi için doktora başvurulmalıdır. Çoğu olguda, kuru, steril pansuman yapılır. Yalnızca üçüncü derecede haşlanmalar hastane tedavisi gerektirir. İlk olarak şokla mücadele edilmelidir ve bu ancak plazma ve kan verilerek yapılabilir. Şoktan etkilenen organlar böbrekler, karaciğer ve mide gibi zarar görüp görmediklerinin saptanması ile izlenirler. Yitirilen sıvı nedeniyle bedenin enfeksiyonlarla savaşma gücü azalacağından, hastanın durumu sık sık denetlenir. Enfeksiyonlara karşı antibiyotikler kullanılabilir. Yara iyileştiğinde, yeni derinin esnemesi için ve söz konusu eklemlerin hareket gücünü artırma amacıyla fizik tedavi uygulanır.
Evde haşlanmayla sonuçlanabilecek kazaları önlemek için, birkaç noktaya dikkat etmek yeterlidir. Bilindiği gibi bu tür kazalar hemen her zaman ihmal ya da dikkatsizlik sonucu olur. Özellikle de yaşlılar ve çocuklar tehlike altındadırlar. Eğer evde çocuk varsa, mutfağı olabildiğince düzenli tutmak ve çaydanlık, ocak gibi tehlike yaratacak nesnelere yaklaşmalarını önlemek gerekir. Tava ve saplı tencereleri ocağın arka gözlerine koymaya dikkat etmek ve saplarının ocaktan dışarı taşmamasına özen göstermek de gerekir. Yaşlı ya da çocuk yıkanırken musluktan akan suyun, haşlayacak kadar sıcak olmamasına özen gösterilmelidir. Küveti önce soğuk suyla doldurup, sonra sıcak su eklemek en iyisidir; küçük çocuklar küvete düşebilirler. Ayrıca mutfağın ya da mutfak gereçlerinin tehlike yaratmayacak nitelikte olmasına özen gösterilmeli, gerekli düzenlemeler yapılmalı, onarım gerekirse geciktirilmemelidir.
Haşlanmaların çoğu ev kazaları sonucu olur ve ağır ya da hafif yanıklara yol açabilir. Ancak, durum ne olursa olsun, ağrıyı dindirecek ve enfeksiyon riskini azaltacak önlemler alınabilir. Islanan giysilerinizi çıkarın; her saniye yanığın daha da ilerlemesine neden olur. Haşlanan bölgeyi en az 10 dakika soğuk suya tutun. Haşlanan bölge şişmeden, üstünde sıkı olan ne varsa saat, bilezik, yüzük, jartiyer, ayakkabı gibi çıkarın. Haşlanma ciddi ise, hastayı yatırın ve sıcak tutun, şok geçirebilir. Haşlanan bölgeyi temiz, ıslak bir bezle kapatın. Bölgeye ellerinizle dokunmayın, krem sürmeyin. Su keseciklerini patlatmayın; enfeksiyona neden olabilirsiniz.
Hastaya su, çay ya da limonata verin; yitirdiği sıvının karşılanması gerekir. Yanık türündeki yaralar, “ağızdan hiçbir şey verilmez” kuralının söz konusu olmadığı tek yaralanma türleridir. Haşlanma ciddi ise, hastayı uygun pansuman ve tedavi için hemen doktora ya da hastaneye götürün. Ancak çok ufak haşlanmalara doktora gerek yoktur. Kendiniz tedavi edecekseniz, en iyisi bölgeyi kapamanızdır. Yanığa herhangi bir şey sürmemek en doğrusudur, ancak ağrı çoksa, antiseptik bir merhem sürebilirsiniz. Ağrı geçmiyorsa ya da enfeksiyon söz konusuysa doktora danışın.